Tarihi ve Kültürüyle GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İLBEYLİ AŞİRETİ

Tarihi ve Kültürüyle GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE İLBEYLİ AŞİRETİ

İlbeyli aşireti, Anadolu’nun kalbi Sivas’tan gönül coğrafyamızın incisi Halep’e kadar uzanan oldukça geniş bir alanda, yüzyıllar boyunca varlığını sürdürmüş, yaşadığı topraklara Türk mührü vurarak ardında derin izler bırakmış önemli bir Türkmen aşiretidir. Bu aşiretin, hayatta kalabilmek için asırlar boyuverdiği mücadeleyi yansıtan tarihi ve yüzyılların imbiğinden damıtılarak gelen zengin kültürü kayda değer mükemmelliktedir.

İlbeylilerin tarih ve kültürleriyle ilgili, 2002 yılında yayınladığımız “Sivas’ta İlbeyli Türkmenleri” adlı iki cilt kitabımızda geniş bilgiler sunmuştuk. Aradan uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen kitabımızın ikinci baskısını yapmak kısmet olmadı. Ancak, o günden bu güne sürdürmüş olduğumuz araştırmalarla, çok sayıda yeni bilgi ve belgelere ulaşarak kitabımızı üç cilt halinde ikinci baskıya hazır hale getirdik. Oldukça kapsamlı bir konuyu ele alan bu yazımızı nerdeyse özetlerin özeti denilebilecek bilgilerle sunup tamamlamayı düşünüyoruz.

İlbeyli/Elbeyli Adı:

İlbeyli kelimesi, il + bey + lişeklinde üç heceden meydana gelmiştir. İlbey, ilin, yurdun, aşiretin beyi anlamındadır. Yakın tarihimizde (1930’lu yıllar) il valilerinin “İlbay” olarak adlandırılması benzer bir konudur. İlbeyli kelimenin sonundaki (-li)eki ise, ilbey’e ait, ilbey ile birlikte olan,ilbey’ikuşatan anlamındadır. İlbey aynı zamanda Türkçe erkek ismidir. İlbeyli dediğimizde, İlbey adındaki kişinin etrafındaki insanlar, akrabaları, komşuları veya aşiret fertleri akla gelir. Biz, Prof. Dr. İlhan Şahin hocamızın “Bazı aşiretler isimlerini başlarındaki beyden aldılar.” fikrinden hareketle, İlbeyli adının aşiretin başındaki İlbey adlı kişiden dolayı verildiği kanaatindeyiz. Bunun güzel örneği, Âdemli, Bahadırlı, Bahâeddinli, Bâyezîdli, Danişmendli, Fîrûzlu, Korkudlu, Mikâilli, Okcuİzzeddinli, Recebliadlı aşiret isimleri ile Sivas’ta kurucusunun adını almış olan Haydarlı, Bedirli, Durdulu, gibi köy isimleridir.Bu gün aşiret halkının telaffuz etmiş olduğu Elbeyli adı da aynı kapsamda olup İlbeyli ile aynı anlamdadır. Biz, ilgili Osmanlı belgelerinin neredeyse tümünde “İlbeğlü” şeklinde kaydedilmiş olan ismi tercih ederek yayınlarımızda İlbeyli adını kullandık.

Yörüklük, Türkmenlik:

Bu kavramlarla ilgili değişik fikirler beyan edilmiş, tartışmalar olmuş, hatta kitaplar yazılmıştır. Biz bu konunun detayından uzak durarak bizi ilgilendirenkısmı hakkında bir cümle de olsa bilgi vermek istiyoruz. Osmanlı belgelerindeki adlandırma ve tasniflere baktığımızda, Sivas ve Tokat’ta yaşayan İlbeylilerin genellikle “yörük” olarak tanımlandıklarını ve “Ulu Yörük” Türkleri bünyesinde yer aldıklarını;Halep, Rakka, Münbiç, Antep,Maraş Urfa, Kilis yöresindeki İlbeylilerin ise “Türkmen” tasnifiyle kaydedildiklerini görüyoruz.

İlbeylilerin Anadolu ve Suriye’ye Gelişleri:

Bu konunun yazılı kaynakları yok denecek kadar azdır. Sözlü kaynaklardaki “Çıktık Horasan’dan sökün eyledik” dizesiyle başlayan şiir ise bize küçük bir ipucu vermektedir. Sözlü ve yazılı kaynakları karşılaştırdığımızda, İlbeylilerin 12. Yüzyılın sonlarına doğru şimdi İran sınırları içinde bulunan Horasan bölgesinden ayrılan Türkmenlerle birlikte Anadolu’ya gelmiş olmaları muhtemel görünüyor.

Yaşadıkları Coğrafya (Şehirler, Köyler, Yurtlar, Yaylaklar):

İlbeylilerin Anadolu ve Suriye’de yaşamış oldukları yerleri şöyle özetleyebiliriz:

Sivas:Sivas ile Şarkışla arasında İlbeyli yöresi adıyla bilinen 42 köy mevcut olup, bu köyler şunlardır: Akçainiş, Akkuzulu, Apaköy, Aylı, Bedirli, Bostancık, Çallı, Çaypınar (eski adı SavcunKızılcakışla), Çongar, Damılı, Damlacık, Durdulu, Eskiapardı, Eskiköy, Gazibey, Gözmen, Güney, Hanlı, Haydarlı, Hayırbey, Herekli, Kabasakal, Kâhyalı, Karalar, Karalı, Kartalca, Kavlak, KayadibiBucağı, Keçili, Kızılova (eski adı Kızılcaköy), Kızılöz, Koyuncu, Menşürlü, Sarıdemir (eski adı Kürtköyü), Savcun, Sorguncuk, Söğütçük, Tatlıcak,  Yanalak, Yaramış, Yeni Apardı, Yeni Kızılcakışla (eski adı MenşürlüKızılcakışla).Ayrıca Sırıklı köyü de belgelerde İlbeyli olarak görünmektedir.İmranlı ilçesinde Çit Yaylağı(hafızalardaki Çit Çimen Yaylası), Durucain ve Boyacı kışlakları. Şarkışla ilçesinde Baltalı ve Çanakçı köyleri. Yıldızeli ilçesi Beşiktepe Yörükler Yaylası, Yıldızdağı Yaylağı.

Tokat:1695 tarihinde Zile Voyvodalığı Orta Pâre kazasında 20 köy. Bu köyler şunlardır: Ağca Kışla, Alacalu nam-ı diğer Katı Kışla, Ballıkaya, Bekesi?, Gökdere, Gümüşdigin, Halaçlu, Halik nam-ı diğer Ağalu, Kara Sofulu, Karacahan, Kayalu, Kemallü, Kızıllu, Kızılöz, Kilek. Tarhana, Uzun Turanlı, Virancık, Yanıkulı, Yazı Kışla.

Samsun:Vezirköprü ilçesine bağlı Elbeyi Köyü mevcuttur. Köyün İlbeyli Türkmenleriyle bir ilişkisinin olup olmadığı tespit edilememiştir.

Yozgat:Önce Sorgun kazasına bağlı olan İlbeyli köyü 1955 yılında Çekerek ilçesine bağlanmıştır. Köy sakinleri Sivas İlbeyli yöresinden geldiklerini söylemektedirler.

Ordu:Ordu Kabataş ilçesine bağlı Elbeyiköyü şimdi mahalle statüsündedir. Köy halkı burayaReşadiye’ye yakın Perşembe yaylasından geldiklerini, geçmişlerinin İlbeyli’ye dayanabiliyor olabileceğini söylemişlerdir.

Erzincan:Sivas İlbeylileri 1700 ve 1800’lü yıllarda Kuruçay civarındaki yaylakları kullanıyorlardı.

Halep:1693 iskânından bu güne kadar ayakta kalan ve tamamı Suriye sınırları içinde bulunan 30 köy şunlardır: Alıcı, Arap Azi, Arap Çördük, Ayeşe, Bab-ı leymun, Çobanbey, Çörten, Eşekci, Haliloğlu, Haydarpaşa, Kadılar, Kalkım, Karagöz, Kersenli, Kocalı, Kuruca Höyük, Mazcı, Memili, Molla Yakup, Sandı, Sekizler, Sinsile, Taflı (Bir kısmı), Taşkapı, Tel Ayşe, Usbağılar (Sipahiler), Tirhin, Zilif, Yıldız, Ziyaret.

Rakka, Münbiç, Ravendan:1693 yılında, bu bölgedeki 68 köye İlbeyliler yerleştirildiler. Günümüzde, Münbiç civarında yaşayan “Beni Asîd” adlı kabilenin aslı İlbeyli olup başlıca köyleri şunlardır: Anzeviye, Birr-i Hıllo, Bortakallı, Cessene, Cup el-Kadir, El-Cuse, El-Davşan (Tavşan), Hamam-ı Kebir, Hamam-ı Sagir, Harfen, Hayy-ı Kebir, Hayy-ı Sagir, Mıgeyrat.

Trablusşam-Lazkiye:1729 yılında, İlbeyli’nin Tarikli cemaatinden 9 hane burada yaşıyordu.

Urfa:1723 yılında Maraş İlbeyli aşiretinden önemli bir topluluk Harran’da yaşıyordu.

Gaziantep:Tespit ettiğimiz 13 İlbeyli köyü şunlardır: Cevizli (Lohan), Şahin Bey; İsbatirin (Ispatırın), Şehit Kâmil; Köksalan (Mertmengene), Şehit Kâmil. Oğuzeli ilçesine bağlı köyler: Acar (Acer), Akçakoyunlu, Doğanpınar (Haral), Küçük Karacaören, Şiveydin (Altınyurt, mahalle), Üçkubbe, Soybunlu (Mezra, Demirkonak yakınında), Yukarı Güneyse. Çiftlik (Kemüntepe), Karkamış; Kurucahöyük, Nizip.

Kilis:Tespit ettiğimiz 15 İlbeyli köyü şunlardır: Merkez ilçeye bağlı köyler: Arpakezmez, Yavuzlu (Tilhabeş). Elbeyli ilçesi ve ona bağlı köyler: Elbeyli, Alahan, Aşağı Beylerbeyi, Yavuzlar (Aynafar), Beşiriye, Çangallı, Çıldıroba, Hacı Şakir Çiftliği (Aşağı Beylerbeyi Mah.), Kalbursait, Sağlıcak (Şekep), Turanlı, Yağızköy (Delhemi). Bozcayazı (Zabaran), Musabeyli.

Antakya:1729 yılında İlbeyli’nin Karataşlı cemaatinden 5 hane Antakya’da 1 hane ise buraya bağlı Yenihan’dayaşıyordu.

Adana:1729 yılında İlbeylicemaatinden 7 hane burada yaşıyordu.

Mersin:Mut ilçesinde İlbeylilerin yaşadığı Elbeyli köyü mevcuttur. Ayrıca Erdemli ilçesine bağlı Elbeyli adlı bir köy (şimdi mahalle) bulunmaktadır.

Kahramanmaraş:1611 tarihinde Maraş ve Pazarcık’ta “Maraş İlbeğlisi” adıyla yaşamakta olan İlbeyliler 1693 yılında Rakka, Halep ve Urfa’ya iskân edildiler. Ancak, bakiyeleri Maraş’tadır.

Mardin:Kızıltepe ilçesine bağlı Elbeyli köyü mevcuttur. Bir internet sitesinde, köyü Suriye Deyrizor’dan gelen İlbeyli Türkmenlerinin kurduğu yazılıdır.

Kayseri:1871 yılında, Develi kazasına bağlı halkı dağılmış köylerden birisinin de Elbeyli köyü olduğu görülüyor. Sivas İlbeylileri eskiden Pınarbaşı Kaynar’a yaylaya giderlerdi.

Bursa:Bursa İznik ilçesine bağlı Elbeyli köyü daha sonra mahalleye dönüşmüştür. Köy halkı İlbeyli Türkmenlerinden olupolmadıklarını bilmemektedirler.

Kocaeli:1773 yılında, Kocaeli Livası Ada nahiyesine bağlı Elbeyli adlı bir köyün mevcut olduğunu görüyoruz.

Adıyaman:Kâhta ilçesine bağlı Elbeyi Köyü mevcuttur. Köyün İlbeyli Türkmenleriyle bir ilişkisinin olup olmadığı tespit edilememiştir.

Kars, Iğdır:Burada İlbeğileradıyla bilinen kalabalık bir Türkmen topluluğu mevcuttur.

İlbeylilerin Boyu:

Bu güne kadar İlbeylilerin, Avşar, Bayat Beydili, Alkırevliboylarından olabileceklerine dair bilgiler verilmiştir.[1]Selçuklu dönemine ait bilgiler veOsmanlı dönemi belgeleri ışığında bu konunun ilerde kesinlik kazanacağı ümidini taşımaktayız.

 İlbeyli Aşireti Tarihçesi:

Anadolu’ya İran Horasan bölgesinden geldiklerini belirtiğimiz İlbeylilerin bundan sonraki yaşantılarını şu üç başlık altında ele alabiliriz:

Selçuklular Döneminde İlbeyli Aşireti:

Konuyla ilgili elimizdeki tek belge, Sivas’ta 1271 yılında inşa edilmiş olan Buruciye Medresesi’ndeki taş kitabedir. Halen medreseana eyvanının güneyindeki niş içerisinde sergilenmekte olan kitabe, medrese vakfiyesinin şartlarını açıklayan üç kitabeden biridir. Bu kitabenin ortasında: “minnahiyet-i İlbeğlü”, kenarında ise “karyeten Eski”  ibareleri yazılıdır.[2] Bu “minnahiyet-i İlbeğlü, “karyeten Eski” tabiri“İlbeyli Nahiyesi’nin Eskiköy’ündenanlamında olup vakfı kuran kişinin memleketini bildirmektedir.Bu durumda, 1271 yılında Sivas’ta bir İlbeyli nahiyesinin ve Eskiköy adlı bir köyün var olduğu anlaşılıyor. Belirtilen tarihte bir nahiyeye İlbeyli adının verilmiş olması, yörede yörük hayatı sürdüren ve etkin bir aşiret olan İlbeylilerden kaynaklanmış olmalıdır.

Selçuklular dönemindeİlbeyliler,muhtemelen yazı Sivascivarındaki yaylaklarda, kışı ise Halep, Antakya, Adana gibi sıcak memleketlerde geçirerekyörük hayatı yaşıyorlardı. Selçukluların 1243 yılındaki Kösedağ yenilgisini takiben, Anadolu’da yaşanan Moğol istilası sonucuAnadolu’dan Suriyebölgesine göç eden Türkmenler arasında İlbeylilerin de olması muhtemeldir.

Osmanlılar Döneminde İlbeyli Aşireti:

İlbeylileri Osmanlı belgelerindeiki ayrı topluluk halinde görüyoruz. Bunlardan ilki Sivas’ta yaşayan Ulu Yörük teşekkülüne bağlı Sivas İlbeyli Cemaative Tokat’ta yaşayan İlbeyli Kabilesi’dir.İkincisi ise Maraş Türkmeni taifesinden Maraş İlbeğlisiadı verilen topluluktur.XVII. yüzyılın ilk çeyreğinde Maraş’ta ve daha sonra iskân edildikleri Rakka, Münbiç, Halep, Antep ve Urfa’da yaşadıklarını kayıtlardan öğreniyoruz.

Osmanlılar döneminde, Sivas İlbeylileriyle ilgili tespit ettiğimiz ilk belge 1454/ 1455 yıllarında tutulan tapu tahrir defteridir.[3]Bu defterde, aşirete ismini verdiğini düşündüğümüz İlbeğiadlı kişiyi, Hicarcıkve Ökziköylerinde tımar sahibi olarak görüyoruz. Buradakiİlbeğiveled-i İlbeği,yani İlbeği oğlu İlbeğişeklindeki ibare dikkat çekicidir. Daha sonra tutulandefterde[4]aynı köyün önce İlbeği oğlu Şehzade’ye, 1485 tarihli tapu kaydında[5]ise Ulu Yörük İlbeğlisi’ndenMürüvvet Kethuda oğlu Emirza’ya tımar olarak verildiği görülüyor.Bu defterde,İlbeylilerin “Bölük-ü İlbeğlü Yörük-ü Büzürk Cemaat-i Emirza Kethüda” adı altında kayıt altınaalınmış olması ise artık yeni bir statüdür. Bundan sonra İlbeyliler uzun bir süre Ulu Yörük tasnifi içerisinde bir bölük”olarak yörük tarzı hayatlarını sürdüreceklerdir. 1485 yılındaki söz konusu kayıtta 311nefer/hane ve tahmini 1555 nüfus görülmektedirler.

1520 yılında tutulan bir tımar defterinde,[6]Halim Hanı mezrası ile Kalın Değirmeni köyünün İlbeğioğlu Emirza’nın oğlu Kasım’a; içinde şimdiki bazı İlbeyli köylerinin de bulunduğu Sivas’a yakın birçok köyün ise İlbeğioğlu İlbeği’ye tımar olarak tevcih edildiği görülüyor. Yine 1520 yılında tutulan tapu defterinde[7] İlbeyli Bölüğünün “Cemaat-i Emirzaveled-i İlbeğlü” yani “İlbeyli Oğlu Emirza Cemaati” şeklinde kaydedilmiş olduğunu görüyoruz. Bu kayıtta Emirza’nın çocukları arasında Kasım isimli biri mevcuttur. Böylece “İlbeği-Emirza-Kasım” silsilesi ikinci kez önümüze çıkmış oluyor.

Yukardaki bilgiler ışığında, İlbeyli’nin ilk kuşak beylerini İlbey,onun oğlu İlbey, Şehzâde, Mürüvvet, Emirza, İlbey, Emirza, Kasım şeklinde sıralayabiliriz.

Zikredilen tapu kaydından, İlbeylilerin 1520 yılında54kışlakta “829 hane, 213 mücerred ve tahmini 4358nüfus”[8] ile artık yeni bir hayat tarzına başladıkları anlaşılıyor. Bundan sonra kışları Sivas’taki kışlaklarında, yazları ise “KızıldağÇit Çimen Yaylası”, “Yıldızeli Beşiktepe Yörükler Yaylası”, “Yıldızdağı Yaylası”, “Pınarbaşı Kaynar Yaylağı”, gibi yaylaklarında geçiriyorlardı. İlkel usullerle de olsa kışlaklarında toprağı işlemeye başlamışlardı.

Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivindeki 1574 tarihli Yörükân-ı Sivas defterinde[9]İlbeyli kışlaklarıyla ilgili kapsamlı bilgilere ulaşıyoruz. Diğer cemaatlere ait kışlakların da İlbeyli’ye dâhil edildiği bu kayıtta İlbeyli Bölüğü’ nün 72 kışlakta “2177 hane, 1661 mücerred ve 12546 tahmini nüfusla”[10] varlığını sürdürdüğü görülüyor.

3 Ağustos 1578 tarihine geldiğimizde Sivas İlbeylilerini bünyesine alan İlbeyli Kazası teşkil edilmişti. Belirtilen tarihte kaza sakini halkın yazın yaylalara dağılmış olmasından dolayı hububattan alınan “nüzül” vergisinin toplanmasında zorluk yaşandı.[11]

XVII. Yüzyılda aşiretin yaşadığı önemli olayları, yaylak ve kışlaklarına diğer aşiretlerin tecavüzleri, yerleşik halkın yaylaklarına yersiz müdahaleleri, fazla vergi ödemeksuretiyle haksızlığa uğramaları, zaman zaman vergi ödemekte zorlanmaları ve bu yüzden cezalandırılmaları, eşkıya zulmüne maruz kalmaları şeklinde özetleyebiliriz.

1683 yılında yapılan tahrire göre İlbeyli Cemaati503 nefer, tahmini 1515nüfus ile Sivas’taki kışlaklarında hayvancılıkla uğraşıyor, arpa, buğday gibiürünleri de yetiştiriyorlardı.

XVIII. Yüzyılda aşiretin yaşadıkları bir önceki asırda yaşadıklarıyla benzer özellikteydi. Anacak bu asra damgasını vuran bazı önemli olayları şöyle özetleyebiliriz: Ordunun ihtiyacı için sık sık asker istendi. Binbaşı İlbeyli Oğlu Halil Ağa 1000 kişilik maiyetiyle orduya katıldı. İlbeyli kazasıSultan İbrahim’in kızıBeyhan Sultan’a malikâne olarak verildi.

XIX. yüzyıl olaylarını ise şöyle özetleyebiliriz: Daha önceTokat’a bağlı olan İlbeyli Kazası bu yüzyılın ilk çeyreğindeSivas’a bağlandı.İmparatorluğun diğer yerleşim yerlerinde olduğu gibi,1831, 1838, 1841 yıllarında İlbeyli kazasında da nüfus sayımları yapıldı. 1844 yılında tüm kaza halkının mal varlıkları kayıt altına alındı.[12]1867’de İlbeyli Kazası lağvedilerek kaza statüsüne son verildi. Bundan sonraki dönemde, İlbeyli, Menşürlü, Hanlı, Çallı, Aylı,Bedirli, Kayadibiköyleri farklı zamanlarda nahiye oldu. Böylece İlbeyli, Sivas merkeze bağlı bir yöre haline dönüştü.

1 yüzyıla geldiğimizde, yaşanılan büyük harpler, seferberlik, genç nüfusun azalması, kıtlık, sağlık, ulaşım ve eğitim sorunları İlbeyli yöresini derinden etkiledi.

İlk kayıtlarına 1554 yıllında rastladığımız Tokat İlbeyli Kabilesi muhtemelen Sivas İlbeylilerinden ayrılma bir topluluktur. Tokat Ortapare Kazası Ulu Yörük Cemaati arasında varlığını sürdüren bu kabile halkının 1695 yılında Zile kazasına bağlı 20 ayrı köye kaydedildiğini görüyoruz. Uzun yıllar yörük hayatını sürdüren bu topluluk nihayet 1829 yılında Yozgat Akdağmadeni yakınındaki Karahisar-ı Behramşah kazasına madende çalıştırılmak üzere iskân edildi.[13]

Osmanlı belgelerine “Maraş İlbeğlüsü” olarak kaydedilmiş olan ve bizim de Maraş İlbeylisiolarak tekrarladığımız topluluk 1611 yılında Maraş’taki ev ve yurtlarında yerleşik olarak yaşamaktaydı. 1690 yılında, Maraş Türkmen Taifesi boy beyleri arasında İlbeği oğluadlı dört ayrı beyin bulunması aşiretin güçlü bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor. Ancak, olumsuz halleriyle çevreye zarar verdikleri gerekçesiyle Maraş İlbeylileri’nin 1693 yılında Rakka’ya iskân edilmesi emredildi. Buradaki suların yetersiz olması nedeniyle bu emir kaldırıldı ve Maraş İlbeylileri aynı yıl Mümbiç, Ravendan, Halep, Antep ve Urfa’ya iskân edildiler.[14]Buradaki iklim şartlarına dayanamayan aşiretin bazı birimleri iskân yerlerinden kaçarak Maraş, Adana, Antakya, İçel, Hama, Humus, Trablusşam, Lazkiye, gibi şehirlere dağıldılar.

Maraş İlbeylilerinin iskân edildikleri yerlerde kalarak yurtlarını şenlendiren ve 1693 yılından günümüze kadar varlıklarını sürdürmüş olan bakiyesine biz Halep İlbeylileri adını verdik. 1729 tarihli bir belgede[15] geçen “Rakka mıntıkasında meskûn iken Haleb’ieşkiyadan korumak maksadı ile Münbiç mevkiinde iskân edilmiş olan İlbeyli Aşireti…” ibaresinden Halep İlbeylilerininHalep’i korumak amacıyla bu mıntıkaya yerleştirildikleri bilgisine ulaşıyoruz. İskânı takiben İlbeyliler yüzyıllar boyunca Halep’i korudular. Bu yüzden onlara Halep’in muhafızları demek daha doğru olur. Bu İlbeyliler bu gün Halep yakınında 30, Gaziantep’te 13, Kilis’te 15, Rakka-Münbiç ve Ravendan bölgesinde yaklaşık 35 köyde meskûndurlar.

Cumhuriyet Döneminde İlbeyli Aşireti:

Cumhuriyet DönemindeSivas İlbeylileri, 42 köyü, Kayadibive Bedirli nahiyeleriyle Sivas merkez ilçeye bağlı önemli bir yöre olarak dikkat çekiyordu.1950 ve 60’lı yıllarda eğitim alanında güzel hamleler olsa da hemen peşinden gelen köyden kente göç hiç durmadı.Günümüzde, ulaşım, sağlık, eğitim, altyapı gibi birçok alanda iyileşmeler olmasına rağmen nüfusunun büyük çoğunluğunu kaybetmiş olan köylerde tarım ve hayvancılık alanındaki üretim çok sınırlı düzeye indi.Çoğunluğu sınırlarımızın dışında kalan Halep İlbeylileri tarım ve hayvancılığa dayalı yaşantılarını sürdürdüler.

İlbeyli Kültürü:

Aşiret adlarını ve geleneklerinin mühim bir kısmını koruyarak günümüze kadar taşımış olan İlbeyliler oldukça zengin bir kültürel birikime sahiptirler. İlbeyli kültürü için, Anadolu Türk kültüründen önemli bir kesit ve onun özünden kıymetli bir numunedir diyebiliriz.

Hamur, bulgur, et ve süte dayalı zengin halk mutfağı; tarihi misafir odalarından süzülüp gelen konukseverlik ve ev kültürü; insanı kucaklayan komşuluk ve imece kültürü; dilden dile gönülden gönüle aktarılarak gelmiş olan türkü ve ağıt kültürü; renklerindeki güzellik ve nakışlarındaki zarafetle insanı şaşırtan dokuma kültürü; farklı fonetiğiyle dikkat çeken ağız özelliği; atasözleri, deyimleri, ölçülü sözleri ve bilmeceleriyle dikkat çeken sözlü kültür,   kökü yüzyıllar öncesine dayanan halk hekimliği, halk veterinerliği, halk takvimi, halk ekonomisi; farklı özellikler sergileyen doğum, sünnet, evlenme ve ölüm gelenekleri günümüzİlbeyli kültürünün sadece bazı başlıklarıdır.1984 yılından bu güneyaptığımız araştırmalarla yörenin birçok kültür değerikayıt altına alınmış, birçok unsuru gün ışığına çıkarılmış olmasına rağmen, araştırılacak daha çok konu olduğu kanaatindeyiz. Yeni araştırmacılar ve yayınlarla bu köklü kültürü ortaya çıkarma çalışmaları aralıksız sürdürülmelidir.

Asırlar boyuncayurt ve millet sevgisiyle yoğrulmuş, hiçbir surette devlete isyanları görülmemiş, kara günlerde malı ve canıyla devletine destek vermiş olan İlbeyliler günümüzde de aynı özelliklerini korumaktadırlar. Dinine, devletine ve töresine bağlı, hakkı hakikati söylemekten hiçbir zaman çekinmeyen, mert ve cömertİlbeyli halkının bu güzel hasletleri dileriz hiç eksilmesin.

[1] Geniş bilgi için bkz. Kadir Pürlü, Sivas’ta İlbeyli Türkmenleri Cilt:1, s. 23-26

[2] Bu bilgiye, Max Van Berchem’inSivas Divriği Corpus‘unda, merhum İsmail Hakkı (Uzunçarşılı) ve Rıdvan Nafiz (Ergüder)’in Sivas Şehri kitabında ve A. Gabriel’inMonumentsTurcsD’anatolie(Amasya, Tokat, Sivas)adlı kitabında yer verilmiştir.

[3] BOA. TTD 2, s.666.

[4] BOA. TTD 15,

[5] BOA. TTD 19, s. 540

[6] BOA. TTD 98, s. 19, 49-51.

[7] BOA. TTD 79, s.387-398.

[8] Erhan Afyoncu (2000), “Ulu Yörük (1485-1574)”, Anadolu’da ve Rumeli’de Yörükler ve Türkmenler Sempozyumu Bildirileri,Yörük Türkmen Vakfı Yayını, Ankara.s. 6.

[9] TKA, TD, nr. 16, vr. 2b-21a.

[10] Erhan Afyoncu, a.g. bildiri.

[11] A.{DVNSMHM.d, 35/278, (H. 986 Ca 29).

[12] Geniş Bilgi için bkz. Kemalettin Kuzucu, XIX Yüzyıl Ortalarında İlbeyli Kazasının Sosyal ve İktisadi Durumu, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi). Erzurum 1996.

[13] BOA. TS.MA.e, 1307/30, (H. 1244 Za 29).

[14]Geniş bilgi için bkz. Faruk Sümer (2016), Oğuzlar, İstanbul, s. 204-205. Cengiz Orhonlu (1987), Osmanlı İmparatorluğunda Aşiretlerin İskânı, İstanbul, s. 63-65. Yusuf Halaçoğlu (1991), XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun İskân Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, Ankara, s. 82, 119, 123-124, 141.

[15] BOA. TS.MA.e, 951/3, (H. 1142 M 10). (TSMA No: 10130/3).

SİVAS İLBEYLİ YÖRESİ KİRKİTLİ DOKUMALARI

İlbeyli yöresi, Sivas şehir merkezi ile Şarkışla arasında 42 köyden meydana gelen otantik bir muhittir. Köylerin tamamında İlbeyli Türkmenleri yaşar. Anadolu Türk/Türkmen kültürünü uzun yıllar yaşatmayı başarmış olan bu yöremiz ne yazık ki teknolojik gelişmenin oluşturduğu kültür erozyonundan etkilenerek köklü kültürünü ağır ağır terk etmektedir.
Bir halk kültürü deryası olan yöre, dokumalarıyla da ön plana çıkmıştır. 1319 (1903) tarihli Sivas Salnamesinde, Rişvan kilimleri, Kürt perdelikleri, Muşebekli kilimler, yanında İlbeyli kilimlerine de geniş yer verilmiştir.

Kökboyanın ustaca hazırlandığı, renklerin büyük bir ahenkle bir araya getirildiği ve mahir ellerin zarif nakışlar vurduğu yörede dokumacılık kapsamlı bir konudur. Biz bu konuya 2. baskısını hazırlamakta olduğumuz Sivas’ta İlbeyli Türkmenleri adlı kitabımızın 3. cildinde geniş yer verdik. Bu kısa yazımızda ise yörenin kirkitli dokumaları hakkında özet bilgiler vermekle yetineceğiz.
Konuyu yalın bir şekilde işlemek amacıyla, yöre dokumalarını alfabetik sıraya göre tasnif edip açıklamak ve aynı başlık altında ilgili fotoğrafları sunmak yolunu seçiyoruz. Yazımızda yer alan fotoğraflar özel arşivimizden ve Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü arşivinden alınmıştır. Başta Bekir Güzeldağ olmak üzere Müdürlük arşivinde yer alan fotoğrafları çeken tüm görevlilere teşekkür ediyoruz.

Yörede uzun yıllar devam eden derleme çalışmalarımız sonucunda tespit edebildiğimiz dokuma ürünleri aşağıda sıralanmıştır. Şimdi onları fotoğraflar eşliğinde ele alalım.

TÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ